Başpiskopos, İngiltere’nin Ruanda sığınma planını ‘Tanrı’nın doğasına aykırı’ olarak çarptı

taklaci09

Global Mod
Global Mod
İngiltere Kilisesi’nin başı, Canterbury Başpiskoposu, İngiliz hükümetinin son derece tartışmalı olan bazı sığınmacıları Ruanda’ya gönderme planına “Tanrı’nın doğasına aykırı” diyerek şiddetle saldırdı.

Anglikan Kilisesi’nin ruhani lideri Justin Welby Paskalya vaazında sığınmacıların yurt dışına gönderilmesinin “ciddi etik sorular” oluşturduğuna inandığını söyledi.

İngiltere hükümetinin Ruanda ile 120 milyon sterlin (144 milyon €) değerindeki ve Perşembe günü açıklanan anlaşması, İngiltere’ye “yasadışı olarak” gelen sığınmacıların doğu Afrika ülkesine binlerce mil uçtuğunu görecek.


İngiltere Başbakanı Boris Johnson, hareketin “aşağılık” insan kaçakçılarının İngiliz Kanalı boyunca tehlikeli yolculuklara göçmen göndermesini engelleyeceğini iddia etti.

“Sığınmacıları yurtdışına göndermekle ilgili çok ciddi etik sorular var. Ayrıntılar siyaset ve politikacılar içindir. İlke Tanrı’nın yargısına dayanmalı ve olamaz” dedi.

“Hıristiyan değerlerinin oluşturduğu bir ülke olarak ulusal sorumluluğumuzun ağırlığını taşıyamaz, çünkü sorumluluklarımızı Ruanda gibi iyilik peşinde koşan bir ülkeye bile taşeronluk yapmak doğanın tam tersidir. Başarısızlıklarımızın sorumluluğunu bizzat üstlenen Tanrı’nın.”

Plana göre, İngiliz Kanalı’nı geçen teknelerle veya kaçak yolcular olarak İngiltere’ye gelen insanlar, İngiltere hükümeti tarafından alınacak ve 6.400 kilometre Ruanda’ya taşınacaktı. Daha sonra başlarına ne geleceği belli değil.

İngiltere İçişleri Bakanlığı (içişleri bakanlığı) planı bir kez daha savundu.

Bir sözcü, “Dünya eşi görülmemiş ölçekte bir küresel göç kriziyle karşı karşıya ve aşağılık insan kaçakçılarının insanların hayatlarını riske atmasını önlemek ve bozuk küresel sığınma sistemini düzeltmek için değişime ihtiyaç var” dedi.

“Ruanda, sığınmacıları destekleme konusunda geçmişe sahip, temelde güvenli ve güvenli bir ülkedir. Bu anlaşma kapsamında, talepleri BM Mülteci Sözleşmesi, ulusal ve uluslararası insan hakları yasalarına uygun olarak işleyecekler.”

Plan, Birleşik Krallık’ta iktidardaki Muhafazakar Parti’den bazı politikacıların desteğini alıyor ve seçmenlerin İngiliz kıyılarına küçük teknelerle gelen göçmenlerle ilgili endişelerine atıfta bulunuyor.

Ancak Birleşik Krallık’taki muhalif politikacılar ve mülteci grupları, planı insanlık dışı, uygulanamaz ve kamu parasının israfı olarak eleştirdiler. BM mülteci teşkilatı, bu tür düzenlemelere “kesinlikle karşı çıktığını” söyledi.

Cumartesi günü bazı gazeteler, politikanın, onu uygulamakla görevli memurlar tarafından tehdit edilen bir “isyan” nedeniyle kesintiye uğrama riski taşıdığını bildirdi. İçişleri Bakanı (içişleri bakanı) Priti Patel’in yetkililerin endişelerini geçersiz kılmak için özel bir prosedür yayınlaması gerektiği bildirildi.

Ancak AFP, tanıklığı planın caydırıcı olabileceğini öne süren bir adamdan bilgi aldı.

Irak’taki Kürdistan’ın başkenti Erbil’den 25 yaşındaki camcı Tahsin Tarek için yeni bir Avrupa gezisini finanse etmek için para biriktiren İngiliz duyurusu oyunun kurallarını değiştiriyor.

Cumartesi günü AFP’ye konuşan genç adam, “Burada yaşamak ve zorluklara katlanmak Ruanda’da yaşamaktan daha iyidir” diyen genç adam, “Başka bir ülke hakkında düşüneceğim” dedi.

“Kimsenin bu kararı kabul edip orada yaşayacağını sanmıyorum. Mültecilere Ruanda’ya sınır dışı edilmekle ya da kendi ülkelerine gönderilmek arasında seçim yapma şansı verirlerse kendi ülkelerini seçecekler.”

İngiltere hükümeti 255 göçmenin Cumartesi günü yedi küçük tekneyle Manş Denizi’ni Fransa’dan geçerken tespit edildiğini söyledi.

Sığınma politikası Brexit ile karmaşık hale geldi. İngiltere, Avrupa Birliği’nden ayrılırken, bloğun ülkelerin sığınmacıları geçtikleri bir AB devletine geri göndermelerine izin veren Dublin planından da ayrıldı. O zamandan beri sınır dışı etmek istediklerini kabul etmeye istekli ülkelerle yeni anlaşmalar yapmak için mücadele ediyor.

Avam Kamarası Kütüphanesi’ne göre, Birleşik Krallık 2020’de 10.000 kişi başına altı sığınma başvurusu alırken, 27 AB ülkesinde 10.000 kişi başına 11 başvuru aldı.
 
Üst