Eğitim eğitimini bir ideoloji veya politik konum anlatısı olarak değil, bilgi, eleştirel düşünme ve yaratıcılık yoluyla her bireyin hayatında çevresini iyileştirmeye yönelik mevcut bir güç olarak varsaymanın önemli olduğunu düşünüyorum.
Mesleki basamakları tırmanmaya ve farklı ifadelerle (tanınma, nüfuz, ekonomik durum) başarıya ulaşmaya yönelik eğitimsel dürtüyü gösteren birçok kişisel gelişim öyküsü vardır.
Bununla birlikte, gerçekten müreffeh toplumların, eğitimin evrensel olarak erişilebilir ve kaliteli olduğu toplumlar olduğunu, böylece iyileşme vakalarının istisnai ve münferit hikayeleri temsil etmediğini, bunun yerine tüm vatandaşların eşit büyüme ve gelişme fırsatlarına sahip olduğunu söylemeliyiz.
Büyük küresel liderlerin, insanlığın ilerlemesinin itici gücü olarak eğitime ilişkin ortak vizyonları özellikle burada geçerlidir:
Güney Afrikalı Nobel Barış Ödülü sahibi Nelson Mandela, bunu dünyayı dönüştürecek en güçlü silah olarak tanımladı; Birleşik Krallık'ın eski Başbakanı Tony Blair, bunu herhangi bir yerel veya küresel zorluğun üstesinden gelmenin ana yolu olarak kabul etti; ve Papa Francis bunun savunmasız veya dışlanmış grupların sesini duyurmak için ideal bir araç olduğunu söylüyor.
Ancak öğrenme süreci, bir siyasi figürün beyanı veya bir kanunun yayınlanmasından sonra olduğu gibi kabul edilemez; bunun yerine, etkili olması ve insanların gerçekliğini etkilemesi için çeşitli birleştirici unsurların kullanılmasını gerektirir.
Eğitim eğitimi erken çocukluk döneminde başlar. Bugün biliyoruz ki çocukluğun ilk beş yılı her kadının veya erkeğin geleceği açısından belirleyicidir. Dolayısıyla eğitimin evde başladığı açıktır, dolayısıyla ilk okulun aile çevresi olduğuna şüphe yoktur.
Daha sonra okul aşaması kız, erkek ve ergenlere sadece temel bilgileri sağlamakla kalmaz. Eğitim kurumları aynı zamanda insan gelişiminde hayati önem taşıyan bireysel, etik ve toplumsal değerlerin oluşturulduğu etkileşim alanları da sunar.
Daha sonra, hâlâ nüfusun çoğunluğunun ulaşamadığı üniversite eğitimi, hem mesleki alanda hem de kadroda gençlerin yaşam projelerinin geniş anlamda, gerçekleştirilmesi gereken umutlar ve hedeflerle şekillenmesine katkıda bulunuyor.
Geleneksel eğitim merkezlerinde eğitim tamamlanırken öğrenme ihtiyacının tükenmediği açıktır. İnsanlar bilgiyi aramaya ve onu deneyim yoluyla bulmaya programlanmıştır. Şaşırma yeteneğini kaybeden, aynı zamanda canlılığını da az ya da çok kaybeder.
Mesleki basamakları tırmanmaya ve farklı ifadelerle (tanınma, nüfuz, ekonomik durum) başarıya ulaşmaya yönelik eğitimsel dürtüyü gösteren birçok kişisel gelişim öyküsü vardır.
Bununla birlikte, gerçekten müreffeh toplumların, eğitimin evrensel olarak erişilebilir ve kaliteli olduğu toplumlar olduğunu, böylece iyileşme vakalarının istisnai ve münferit hikayeleri temsil etmediğini, bunun yerine tüm vatandaşların eşit büyüme ve gelişme fırsatlarına sahip olduğunu söylemeliyiz.
Büyük küresel liderlerin, insanlığın ilerlemesinin itici gücü olarak eğitime ilişkin ortak vizyonları özellikle burada geçerlidir:
Güney Afrikalı Nobel Barış Ödülü sahibi Nelson Mandela, bunu dünyayı dönüştürecek en güçlü silah olarak tanımladı; Birleşik Krallık'ın eski Başbakanı Tony Blair, bunu herhangi bir yerel veya küresel zorluğun üstesinden gelmenin ana yolu olarak kabul etti; ve Papa Francis bunun savunmasız veya dışlanmış grupların sesini duyurmak için ideal bir araç olduğunu söylüyor.
Ancak öğrenme süreci, bir siyasi figürün beyanı veya bir kanunun yayınlanmasından sonra olduğu gibi kabul edilemez; bunun yerine, etkili olması ve insanların gerçekliğini etkilemesi için çeşitli birleştirici unsurların kullanılmasını gerektirir.
Eğitim eğitimi erken çocukluk döneminde başlar. Bugün biliyoruz ki çocukluğun ilk beş yılı her kadının veya erkeğin geleceği açısından belirleyicidir. Dolayısıyla eğitimin evde başladığı açıktır, dolayısıyla ilk okulun aile çevresi olduğuna şüphe yoktur.
Daha sonra okul aşaması kız, erkek ve ergenlere sadece temel bilgileri sağlamakla kalmaz. Eğitim kurumları aynı zamanda insan gelişiminde hayati önem taşıyan bireysel, etik ve toplumsal değerlerin oluşturulduğu etkileşim alanları da sunar.
Daha sonra, hâlâ nüfusun çoğunluğunun ulaşamadığı üniversite eğitimi, hem mesleki alanda hem de kadroda gençlerin yaşam projelerinin geniş anlamda, gerçekleştirilmesi gereken umutlar ve hedeflerle şekillenmesine katkıda bulunuyor.
Geleneksel eğitim merkezlerinde eğitim tamamlanırken öğrenme ihtiyacının tükenmediği açıktır. İnsanlar bilgiyi aramaya ve onu deneyim yoluyla bulmaya programlanmıştır. Şaşırma yeteneğini kaybeden, aynı zamanda canlılığını da az ya da çok kaybeder.