Mor Almanca ne ?

Ozgehan

Global Mod
Global Mod
Mor Almanca Ne?

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlerle yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum. Hani bazen bir kelimeye, bir renge, bir ifadeye öyle takılırsınız ki… o kelime sanki kalbinizin derinliklerine dokunur. İşte benim için o kelime “Mor”du. Bir de yanına “Almanca” eklendiğinde ortaya hem dilin hem duygunun, hem mantığın hem kalbin hikâyesi çıktı.

Bir dil kursunda tanıştım onunla. Adı Elif’ti. Dil öğrenmeye tutkuyla bağlı, detaylara düşkün bir kadındı. Benimle aynı sınıfta otururdu; ben daha çok kuralları, sistemleri, stratejileri çözmeye çalışan biriydim. Oysa o, kelimelerin tınısına, cümlelerin duygusuna takılırdı. Ben “neden böyle söylenir” diye düşünürken, o “böyle söylenince insan ne hisseder” derdi.

Morun Anlamı

Bir gün derste öğretmen “Farben” yani renkler konusunu anlatıyordu. Sıra mora geldi. “Lila” dedi öğretmen. Sınıf sessizdi. Elif hafifçe gülümsedi, “Mor bana hep bir duygunun rengi gibi gelir,” dedi. Benim içinse mor, sadece bir renk tonuydu — kırmızıyla mavinin birleşimi, soğukla sıcağın kesiştiği bir nokta. Ama Elif’in sesi titreyerek devam etti:

“Mor; ne tam umut, ne tam hüzün… Arada kalmış bir his. Sanki bir şeyin sonu ama yeni bir başlangıcın da habercisi gibi.”

O an içimde bir şey kıpırdadı. Ben moru sadece bir renk olarak görmüştüm, oysa onun anlattığı mor; bir duyguydu, bir geçişti, bir hikâyeydi.

Strateji ile Empatinin Dansı

O günden sonra Almanca öğrenme biçimimiz bile değişti. Ben fiil çekimlerini ezberleyip sistem kurarken, Elif cümleleri hissetmeye çalışıyordu. Örneğin ben “Ich liebe dich” (Seni seviyorum) cümlesinin gramerini analiz ederken, Elif gözlerini kapatıp “Bu kelimeler nasıl söylenir acaba birinin kalbinden?” diye düşünüyordu.

Bir gün tartıştık. Ben, “Dil bir sistemdir,” dedim, “kurallarla öğrenilir.”

O ise gülümsedi: “Belki senin için öyle. Ama bence dil, insanın kalbine ulaşma yoludur.”

İkimiz de farklıydık. Ben stratejik düşünen bir erkek, o empatik hisseden bir kadındı. Ama her ders sonunda birbirimizin dünyasına biraz daha yaklaştık. Ben onun duygularında mantığı, o benim mantığımda duyguyu buldu.

Bir Cümlenin Ardındaki Hikâye

Bir akşamüstü kurs çıkışı kafede oturuyorduk. Elif bir defter çıkardı ve “Bugün öğrendiğimiz kelimelerle bir hikâye yazalım mı?” dedi.

“Tamam,” dedim, “ama sen yazarsan duygusal olur, ben yazarsam soğuk ve planlı.”

“Belki de tam bu yüzden birlikte yazmalıyız,” dedi gülerek.

Yazmaya başladık. Hikâyemizin başlığı “Mor Almanca” oldu.

Bir kadın ve bir adam vardı hikâyede. Kadın, kelimeleri kalbiyle duyan bir çevirmen; adam, her cümleyi çözümleyen bir dilbilimciydi. Kadın moru duyguyla anlatırken, adam morun spektrum analizini çıkarıyordu. Ama sonunda ikisi de fark etti ki, morun güzelliği hem analizinde hem hissindeydi.

O hikâyeyi bitirdiğimizde Elif sessizce, “Mor Almanca ne biliyor musun?” dedi.

“Hayır,” dedim, “öyle bir kelime yok.”

“Belki de olmalı,” dedi. “Çünkü bazı duyguların kelimesi yoktur, ama yaşanır.”

Erkek Aklı, Kadın Kalbi

Zamanla fark ettim ki, biz insanlar çoğu zaman “mor” gibi yaşıyoruz. Ne tamamen mavi kadar soğuk, ne de kırmızı kadar tutkuluyuz. Erkeklerin dünyasında çözüm, mantık, plan hâkimken, kadınların dünyasında his, bağ ve empati var.

Ben Elif’le konuşurken hep plan yapardım: “Yarın şu konuyu çalışalım, bu bölümü ezberleyelim.”

O ise her zaman duygusaldı: “Bugün biraz yorgunum, ama şu kelimenin sesinde huzur buldum.”

Başta beni çıldırtan bu fark, sonra beni büyüledi. Çünkü o bana duygunun gücünü öğretti, ben ona düzenin güvenini verdim.

Bir kelimeyi çözümlemek kadar hissetmek de önemliydi. Tıpkı bir insanı anlamak gibi… sadece ne dediğini değil, neden dediğini de duymak gerekiyordu.

Morun Sessizliği

Kursun son günüydü. Elif, Almanya’ya yüksek lisansa gidecekti. Bana dönüp gülümsedi:

“Belki bir gün yine görüşürüz, belki de sadece bir kelimeyle hatırlarız birbirimizi.”

“Elbette,” dedim, “ama o kelime mor olmalı.”

Gitti.

Ve ben o günden beri “mor” kelimesini her duyduğumda, onun sesini duyar gibi oluyorum. Almanca’daki soğuk tınılar bile onun sesiyle ısınıyor.

Mor Almanca: Duygunun Dile Karıştığı Yer

Belki de “Mor Almanca” diye bir şey gerçekten var.

Bir dilin sadece kelimelerden değil, hislerden de oluştuğu an…

Bir cümlenin anlamını çözmekle kalmayıp, yüreğinde hissedebildiğin an…

İşte o an “Mor Almanca” oluyor.

Ve ben o günden beri dili sadece öğrenmiyorum, yaşıyorum. Çünkü bir kadın bana öğretti ki; kelimeler de insan gibidir, onları anlamak için sadece akılla değil, kalple de dinlemek gerekir.

Siz Ne Düşünüyorsunuz Forumdaşlar?

Hiç siz de bir kelimenin, bir rengin içinde kaybolduğunuz oldu mu?

Birini anlamaya çalışırken, kelimelerin ötesine geçtiniz mi?

Belki de hepimizin içinde bir “Mor Almanca” var — duygularla düşüncelerin buluştuğu o ince çizgi.

Sizin “Mor Almanca”nız ne?
 
Üst