Stratejik biyozeka, iş dünyasının geleceği

Leila

Global Mod
Global Mod
İş stratejisi konusuna daha kesin bir şekilde değinmek gerekirse: iş dünyasındaki en gelişmiş ve pratik bilgiyi geliştirmek, en alakalı olanları saymak gerekirse Genetik, Nörofizyoloji, Psikoloji, Biyofizik ve Etoloji gibi temeller hakkında bildiklerimizi entegre etmeyi içerir.

Kuşkusuz, ikincisi karmaşık ve zorlu bir görev anlamına gelir, ancak son derece faydalıdır.

Prensip olarak genetik açısından, canlı olarak her hücremizde bulunan 4.000 milyon yıldan fazla bir süredir tasarlanmış olan kodun, sadece nasıl göründüğümüzü değil, aynı zamanda nasıl göründüğümüzü de belirlediğini biliyoruz. gibi harekete geçme eğilimindeyiz. Genellikle içgüdü olarak adlandırdığımız bu davranış kalıplarını tanımak, ekipleri motive etmek, herhangi bir şeyi satmak, oylamayı teşvik etmek veya herhangi bir eylemi teşvik etmek için çok önemlidir. Aynı şekilde zorunludur akıllı kararlar ver bunların yarattığı bilişsel önyargılar olmadan. Örneğin, lüks bir saat ya da çanta satın almayız; bunun yerine, doğuştan gelen tahakküm arzusunun doyurulmasını sağlarız. Bir şirketin Genel Yönetim veya Pazarlama departmanı bu meta değerleri tespit etmezse “havaya pompalı tüfekle” ateş edecek.

Öte yandan Nörofizyoloji dediğimiz şeyi anlamanın anahtarını buluyoruz. duygularKarar vermede en etkili unsur olan Homo sapiens. Hepimiz belirli uyaranlara belirli şekillerde tepki vermek üzere programlandık; Bu dinamik vücut resmi tam olarak bir duyguyu temsil eden şeydir. Spesifik olarak, Pavlov'un yaptığı gibi, bir markayla her etkileşim kurduğunuzda veya bir marka hakkında bilgi edindiğinizde bilinçsizce olumlu bir duygunun tetiklendiği bir refleks koşullandırmayı başaran ürün veya hizmet, satın alma olasılıklarını katlanarak artıracaktır.

Psikolojide özellikle Davranışsal Ekonomi olarak bilinen gelişmede davranışları açıklayan, öngören ve yönlendiren bilişsel kalıplar ortaya çıkarılmıştır. Örneğin duygulanım buluşsal yöntemi, kendimizi iyi hissettiren şeylere nasıl daha fazla inanma eğiliminde olduğumuzu açıklar. Politikacının “beğenmediğimizi” söylediklerine karşı, “beğendiğimizi” söylediklerine daha çok inandığımız doğru değil mi?
 
Üst