Sürünerek hareket eden hayvanlar hangileri ?

Ozgehan

Global Mod
Global Mod
Sürünerek Hareket Eden Hayvanlar Hangileri? — Bir Forumda Sosyal Gerçeklerin İzinde

Bazen doğayı anlamak, insanı anlamanın en sade yollarından biridir. Dün akşam, doğa belgeseli izlerken ekranın karşısında sürünen bir yılan gördüm. O an fark ettim: “Sürünmek” sadece biyolojik bir eylem değil, aynı zamanda kültürel bir metafor. Biz insanlar, “sürünmek” fiilini acizlik, çaresizlik ya da değersizlikle ilişkilendiriyoruz. Ama doğada bu hareket biçimi, mükemmel bir uyumun sonucudur. Peki, doğanın bu dengesine rağmen, toplum neden “sürünmeyi” bir utanç hâline getiriyor?

---

1. Bölüm: Sürünmenin Doğal Gerçekliği

Sürünerek hareket eden hayvanlar — yılanlar, solucanlar, salyangozlar, tırtıllar, kertenkeleler, hatta bazı deniz canlıları — hayatta kalmak için bu yöntemi seçmiştir. Evrimsel olarak bakıldığında, bu canlılar hareket biçimlerini çevrelerine en uygun şekilde geliştirmiştir.

Bilim insanı Richard Dawkins, The Extended Phenotype adlı eserinde şöyle der:

> “Bir canlının hareket biçimi, çevresiyle kurduğu ilişkinin en somut göstergesidir.”

Yani sürünmek, doğada bir eksiklik değil; çevresine zekice uyum sağlamanın bir biçimidir.

Ancak toplumsal dille, bu eylem “aşağılık” ya da “aciz” anlamında kullanılır. Bu dönüşüm, insanın doğayı değil, kendi güç hiyerarşisini merkeze almasıyla ilgilidir.

---

2. Bölüm: Sürünmenin Sosyal Anlamı

Toplumda “sürünmek” ifadesi sıklıkla alt sınıflara, ezilenlere ya da iktidar dışında kalanlara yöneltilir. Örneğin, “ay sonunu zor getiren insan” için “sürünüyor” denir. Bu dil, sınıfsal eşitsizliği normalleştirir.

Pierre Bourdieu’nün Toplumsal Ayrım (Distinction) çalışmasında belirttiği gibi, sosyal sınıflar yalnızca ekonomik değil, sembolik sermaye üzerinden de var olur.

Bir insan “sürünmekte” değil, sistemin içinde belirli kaynaklardan mahrum bırakılmaktadır. Ancak dil, bu yapısal eşitsizliği kişisel yetersizlik gibi gösterir.

Bu forum yazısında tartışmak istediğim soru şu:

“Eğer bir toplumda bazıları sürünüyorsa, bu onların tercihi midir yoksa sistemin tasarımı mı?”

---

3. Bölüm: Toplumsal Cinsiyet ve ‘Sürünme’ Algısı

Kadınlar tarih boyunca “sürünmeye” en çok yakıştırılan gruplardan biri olmuştur. “Erkeğe muhtaç kadın”, “çaresiz anne”, “zavallı dul” gibi kalıplar, kadınları edilgenliğe mahkûm eder.

Feminist düşünür bell hooks, Teaching to Transgress kitabında şöyle der:

> “Kadınların direnişi, toplumun onlara biçtiği sessizliği reddetmekle başlar.”

Oysa birçok kadın, sosyal yapıların dayattığı engelleri empati ve dayanışma yoluyla aşar. Sürünmek değil, ayakta kalmak için farklı stratejiler geliştirirler.

Bir forum kullanıcısının bir yazısında dediği gibi:

> “Biz sürünmüyoruz, sadece yokuş yukarı tırmanıyoruz; ama bazen o kadar eğimli ki, tırmanış sürünmek gibi görünüyor.”

Erkekler açısından bakıldığında ise “sürünmek” kelimesi utançla ilişkilendirilir. Çünkü ataerkil sistem erkeklere güç, kontrol ve rasyonellik rollerini yükler. Bu rollerin dışında kalan her davranış “zayıflık” sayılır.

Bir erkek işsiz kaldığında ya da duygusal bir yıkım yaşadığında “sürünüyor” denir, çünkü toplum erkeklerin kırılgan olmasına izin vermez.

---

4. Bölüm: Irk ve Sınıfın Gölgesinde Sürünmek

Irkçılık ve sınıf ayrımı, sürünmenin toplumsal anlamını daha da derinleştirir.

Amerikan sosyolog W.E.B. Du Bois, siyah bireylerin “çifte bilinç” içinde yaşadığını söyler: Hem kendi kimlikleriyle hem de beyaz toplumun onları nasıl gördüğüyle yaşamak zorundadırlar.

Bu bakımdan, sürünmek yalnızca ekonomik değil, kimliksel bir yorgunluktur da.

Bugün hâlâ bazı toplumlarda belirli etnik gruplar, “gelişememekle” ya da “tembellikle” suçlanıyor. Oysa bu, yapısal adaletsizliklerin görünmezleştirilme biçimidir.

Forumdaki tartışmayı genişletmek adına sormak istiyorum:

“Sürünmekten kurtulmak bireysel bir başarı mı, yoksa kolektif bir dayanışma meselesi mi?”

---

5. Bölüm: Erkeklerin Çözüm Odaklılığı, Kadınların Empatik Duruşu

Kadın ve erkek deneyimleri arasında farklar elbette vardır, ancak bunlar birbirini dışlamak yerine tamamlayabilir.

Kadınlar genellikle empatik yaklaşımlarıyla toplumsal sorunları anlamaya çalışırken, erkekler çözüm odaklılıklarıyla stratejiler üretir.

Bir sosyal girişimde çalışan Elif şöyle anlatıyor:

> “Mahallede kadınlar dayanışma grupları kurdu, erkekler ise su hattı sorununa teknik çözüm aradı. Birlikte hareket ettiğimizde mahalle hem duygusal hem fiziksel olarak güçlendi.”

Bu örnek, “sürünmekte olan” bir topluluğun, kolektif bilinciyle ayağa kalkabileceğini gösteriyor.

Yani doğadaki gibi: Sürünmek, ilerlemenin başka bir biçimidir.

---

6. Bölüm: Sürünmekten Öğrenmek

Salyangoz yavaş ilerler ama kabuğunu taşır; yılan yere yakın hareket eder ama her adımı kontrollüdür; tırtıl ise sürünürken bile dönüşümün hazırlığını yapar.

Belki de doğa bize şunu söylüyordur: “Sürünmek, utanç değil; hazırlıktır.”

Kendi deneyimimden biliyorum. Üniversitede ekonomik olarak zorlandığım dönemlerde “sürünüyorsun” diyenler olmuştu. Ama o dönem, en çok okuduğum, düşündüğüm, kendimi tanıdığım dönemdi. Şimdi geriye dönüp bakınca, o sürünme, aslında ilerlemenin görünmeyen biçimiydi.

---

7. Bölüm: Forum Tartışmasına Davet

Bu yazıyı bitirirken sizlere şu soruları bırakmak istiyorum:

- “Sürünmek” kelimesini en son ne zaman birine (ya da kendinize) söylediniz?

- O an aslında neyi kastetmiştiniz: bir başarısızlığı mı, yoksa bir mücadelenin başlangıcını mı?

- Doğadaki sürünen canlıların dayanıklılığı bize insanlık hakkında ne öğretebilir?

Sürünerek ilerleyen canlılar, görünürde yavaş ama hedeflerinde kararlıdır. Toplum da, birey de bazen sürünmek zorunda kalabilir — ama önemli olan yönünü kaybetmemektir.

---

Sonuç: Sürünmek Bir Direniş Biçimidir

Sürünerek hareket eden hayvanlar, doğanın sessiz ama güçlü karakterleridir. İnsan dünyasında ise “sürünmek” yeniden tanımlanmalıdır:

Bir mücadele biçimi, bir direnme biçimi, bir dönüşüm biçimi olarak.

Sürünmekten korkmayalım; çünkü bazen ayakta kalmak, yere en yakın olduğumuz anda başlar.
 
Üst