Bengu
New member
“Yel Girdi Nasıl Geçer?” — Bazen ağrı sadece bedende değil, hatıralarda da kalır
Selam forumdaşlar,
Bugün size biraz farklı bir hikâye anlatacağım. Tıbbi bir konunun arkasına gizlenmiş bir yaşam dersi gibi düşünün.
“Yel girdi” derler ya, hani bazen omzuna, bazen sırtına, bazen de kalbine…
İşte bu hikâyede o yelin nasıl girdiğini değil, nasıl geçtiğini konuşacağız.
Çünkü bazen rüzgârın dokunduğu yer, sadece kaslar değil — duygulardır.
Bir ağrıdan fazlası: Yelin hikâyesi
Elif, kırk yaşına yeni girmişti. Hayatı boyunca başkalarına şifa dağıtan ama kendine sıra geldiğinde hep “geçer” diyen kadınlardandı.
Bir sabah kalktığında omzunu kaldıramadı. Sağ kolu sanki kilitlenmişti. “Herhalde dün camları silerken üşüttüm,” dedi kendi kendine.
Ama ağrı geçmedi. Günler geçti, ne sıcak havlu işe yaradı, ne merhem.
Komşusu Zeynep geldi, “Yel girmiş,” dedi.
Elif güldü:
— “Ah Zeynep, senin şu halk tabirlerin yok mu...”
Ama o gece, yatarken ağrısı dayanılmaz hale geldi.
Ve o sırada eşi Mert kapıdan içeri girdi. Elinde kas gevşetici krem, yanında sıcak su torbası.
Mert, her şeyi çözmeye çalışan, pratik zekâsıyla tanınan biriydi.
— “Bak, bunu dene. Kasları gevşetir, ağrıyı alır. Gerekirse fizik tedaviye gideriz,” dedi.
Elif ise yorgun bir sesle cevap verdi:
— “Bilmiyorum Mert. Bu ağrı sadece kaslarda değil sanki. İçime işlemiş gibi.”
Erkeklerin çözüm arayışı, kadınların iç sezgisi
Mert, Google’a sarıldı. “Yel girdi nasıl geçer?”
Cevaplar sırayla çıktı:
- Sıcak kompres
- Zencefil yağı masajı
- Kas gevşetici krem
- Bol su içmek
- Hafif egzersiz
Her adımı uyguladı, her şeyi denedi.
Ama Elif’in yüzündeki ifade değişmedi.
O an Mert ilk kez düşündü:
— “Ya mesele kas değilse?”
Elif’in sessizliği odayı dolduruyordu.
Mert pratik çözümler ararken, Elif ağrısının nedenini duygularında arıyordu.
— “Belki de bu yel, rüzgârın değil, yıllardır biriktirdiğim yorgunlukların girişi,” dedi.
Mert, anlamaya çalıştı.
Ama Elif devam etti:
— “Bazen beden, içimizdekini söyleyemeyince kendi dilini kullanıyor. Benimki ağrıyla konuşuyor.”
Yel, yalnızca hava değildir — bastırılmış duygudur
O gece Elif oturma odasına geçti. Pencerenin pervazında soğuk bir esinti dolaşıyordu.
Yavaşça kolunu tuttu, ağrıyı hissetti. Ama bu kez korkmadı.
Sanki o ağrı ona geçmişini hatırlatıyordu:
Çocukken yağmurda ıslanmayı sevdiği günleri, annesinin “üşütürsün kızım” uyarılarını, yıllar önce kaybettiği babasının omzuna son kez dokunuşunu...
Yel dediğin belki de rüzgârın değil, anıların ta kendisiydi.
Her ağrıda bir parça özlem, bir parça ihmal vardı.
Mert sabah uyandığında Elif’i kanepeye kıvrılmış halde buldu.
Elinde sıcak su torbası, yüzünde huzurlu bir ifade.
— “İyisin galiba?” dedi.
Elif başını salladı.
— “Evet, biraz. Sadece bedenimi değil, içimi de ısıttım bu sefer.”
Mert’in stratejik çözümü: Düzeni yeniden kurmak
Ertesi gün Mert karar verdi:
— “Tamam, plan yapıyoruz.”
Ve bilgisayarını açtı.
1. Günlük egzersiz rutini
2. Haftalık masaj planı
3. Akşam yürüyüşü
4. Çalışma aralarında esneme
5. Akşamları sıcak duş
Elif güldü:
— “Senin çözüm listelerin bitmez, değil mi?”
Mert ciddi bir ses tonuyla cevap verdi:
— “Ben stratejiyle yaşarım. Eğer plan yaparsam, işler yoluna girer. Sen hislerle, ben yapıyla.”
Ama o akşam Elif, Mert’in omzuna başını koydu.
— “Bazen yelin geçmesi için liste değil, dokunuş yeter,” dedi.
Mert sustu. Çünkü biliyordu, bazen çözüm “nasıl geçer” değil, “nasıl sarılır” sorusundaydı.
Kadınların sezgisi: Şifa, anlayışla başlar
Elif’in ağrısı birkaç gün sonra azaldı.
Ama o süreçte kendini tanıdı.
Yıllardır başkalarına koşarken kendi bedenini dinlemediğini fark etti.
Artık sabahları aynaya bakıp gülümsüyordu:
— “Bugün nasılım?” diye soruyor, gerçekten cevap veriyordu.
Yel geçti mi?
Evet, geçti. Ama geride bir farkındalık bıraktı:
Bazı rüzgârlar bizi üşütmek için değil, durup kendimizi duymamız için eser.
Mert de o süreçte değişti.
Artık her soruna teknik yaklaşmıyor, bazen sadece dinliyordu.
Elif’in ağrısı azaldıkça aralarındaki bağ güçlendi.
Çünkü bir omzu ısıtan şey, bazen krem değil, yanındaki insandı.
Gerçek şifa: Anlamak, kabul etmek, birlikte iyileşmek
Bir akşam birlikte yürüyüşe çıktılar.
Rüzgâr hafifti, hava serin.
Elif derin bir nefes aldı.
— “Artık korkmuyorum,” dedi.
— “Neden?”
— “Çünkü artık biliyorum, yel girdiğinde kaçmak değil, hissetmek gerek.”
Mert başını salladı.
— “Ben de öğrendim. Bazen bir ağrı, çözülmesi gereken bir denklem değil, paylaşılması gereken bir hikâyedir.”
İkisi de sustu.
Sessizlikte, birbirlerini iyileştiren o görünmez sıcaklık vardı.
Forum soruları – Şimdi söz sizde
1. Hiç “yel girdi” diye tarif ettiğiniz bir ağrınız oldu mu? Gerçek sebebi neydi sizce — soğuk mu, stres mi, yoksa duygusal bir yük mü?
2. Sizce şifa teknik bir şey midir, yoksa duygusal bir süreç mi?
3. Erkeklerin çözüm odaklı, kadınların sezgisel yaklaşımı sizce birlikte daha mı etkili olur?
4. Hayatınızda “içinize işleyen” bir rüzgâr oldu mu? Onu nasıl atlattınız?
5. Sizce her ağrı bir mesaj mıdır?
Son söz: Yel geçer, insan kalır
“Yel girdi nasıl geçer?” sorusunun cevabı belki sıcak havlu, belki merhem, belki de sadece bir sarılıştır.
Ama her ne olursa olsun, önemli olan ağrının ne söylediğini duymaktır.
Elif’in omzundaki ağrı geçti ama hayatına yeni bir farkındalık kaldı:
Her üşüyen kas, biraz ihmalin; her sızlayan eklem, biraz özlemin işaretidir.
Ve bazen, en iyi tedavi bir bakış, bir sessizlik, bir sevgi dokunuşudur.
Yel geçer forumdaşlar,
ama sevgiyle ısıtılmış bir kalp kolay kolay üşümez.
Selam forumdaşlar,
Bugün size biraz farklı bir hikâye anlatacağım. Tıbbi bir konunun arkasına gizlenmiş bir yaşam dersi gibi düşünün.
“Yel girdi” derler ya, hani bazen omzuna, bazen sırtına, bazen de kalbine…
İşte bu hikâyede o yelin nasıl girdiğini değil, nasıl geçtiğini konuşacağız.
Çünkü bazen rüzgârın dokunduğu yer, sadece kaslar değil — duygulardır.
Bir ağrıdan fazlası: Yelin hikâyesi
Elif, kırk yaşına yeni girmişti. Hayatı boyunca başkalarına şifa dağıtan ama kendine sıra geldiğinde hep “geçer” diyen kadınlardandı.
Bir sabah kalktığında omzunu kaldıramadı. Sağ kolu sanki kilitlenmişti. “Herhalde dün camları silerken üşüttüm,” dedi kendi kendine.
Ama ağrı geçmedi. Günler geçti, ne sıcak havlu işe yaradı, ne merhem.
Komşusu Zeynep geldi, “Yel girmiş,” dedi.
Elif güldü:
— “Ah Zeynep, senin şu halk tabirlerin yok mu...”
Ama o gece, yatarken ağrısı dayanılmaz hale geldi.
Ve o sırada eşi Mert kapıdan içeri girdi. Elinde kas gevşetici krem, yanında sıcak su torbası.
Mert, her şeyi çözmeye çalışan, pratik zekâsıyla tanınan biriydi.
— “Bak, bunu dene. Kasları gevşetir, ağrıyı alır. Gerekirse fizik tedaviye gideriz,” dedi.
Elif ise yorgun bir sesle cevap verdi:
— “Bilmiyorum Mert. Bu ağrı sadece kaslarda değil sanki. İçime işlemiş gibi.”
Erkeklerin çözüm arayışı, kadınların iç sezgisi
Mert, Google’a sarıldı. “Yel girdi nasıl geçer?”
Cevaplar sırayla çıktı:
- Sıcak kompres
- Zencefil yağı masajı
- Kas gevşetici krem
- Bol su içmek
- Hafif egzersiz
Her adımı uyguladı, her şeyi denedi.
Ama Elif’in yüzündeki ifade değişmedi.
O an Mert ilk kez düşündü:
— “Ya mesele kas değilse?”
Elif’in sessizliği odayı dolduruyordu.
Mert pratik çözümler ararken, Elif ağrısının nedenini duygularında arıyordu.
— “Belki de bu yel, rüzgârın değil, yıllardır biriktirdiğim yorgunlukların girişi,” dedi.
Mert, anlamaya çalıştı.
Ama Elif devam etti:
— “Bazen beden, içimizdekini söyleyemeyince kendi dilini kullanıyor. Benimki ağrıyla konuşuyor.”
Yel, yalnızca hava değildir — bastırılmış duygudur
O gece Elif oturma odasına geçti. Pencerenin pervazında soğuk bir esinti dolaşıyordu.
Yavaşça kolunu tuttu, ağrıyı hissetti. Ama bu kez korkmadı.
Sanki o ağrı ona geçmişini hatırlatıyordu:
Çocukken yağmurda ıslanmayı sevdiği günleri, annesinin “üşütürsün kızım” uyarılarını, yıllar önce kaybettiği babasının omzuna son kez dokunuşunu...
Yel dediğin belki de rüzgârın değil, anıların ta kendisiydi.
Her ağrıda bir parça özlem, bir parça ihmal vardı.
Mert sabah uyandığında Elif’i kanepeye kıvrılmış halde buldu.
Elinde sıcak su torbası, yüzünde huzurlu bir ifade.
— “İyisin galiba?” dedi.
Elif başını salladı.
— “Evet, biraz. Sadece bedenimi değil, içimi de ısıttım bu sefer.”
Mert’in stratejik çözümü: Düzeni yeniden kurmak
Ertesi gün Mert karar verdi:
— “Tamam, plan yapıyoruz.”
Ve bilgisayarını açtı.
1. Günlük egzersiz rutini
2. Haftalık masaj planı
3. Akşam yürüyüşü
4. Çalışma aralarında esneme
5. Akşamları sıcak duş
Elif güldü:
— “Senin çözüm listelerin bitmez, değil mi?”
Mert ciddi bir ses tonuyla cevap verdi:
— “Ben stratejiyle yaşarım. Eğer plan yaparsam, işler yoluna girer. Sen hislerle, ben yapıyla.”
Ama o akşam Elif, Mert’in omzuna başını koydu.
— “Bazen yelin geçmesi için liste değil, dokunuş yeter,” dedi.
Mert sustu. Çünkü biliyordu, bazen çözüm “nasıl geçer” değil, “nasıl sarılır” sorusundaydı.
Kadınların sezgisi: Şifa, anlayışla başlar
Elif’in ağrısı birkaç gün sonra azaldı.
Ama o süreçte kendini tanıdı.
Yıllardır başkalarına koşarken kendi bedenini dinlemediğini fark etti.
Artık sabahları aynaya bakıp gülümsüyordu:
— “Bugün nasılım?” diye soruyor, gerçekten cevap veriyordu.
Yel geçti mi?
Evet, geçti. Ama geride bir farkındalık bıraktı:
Bazı rüzgârlar bizi üşütmek için değil, durup kendimizi duymamız için eser.
Mert de o süreçte değişti.
Artık her soruna teknik yaklaşmıyor, bazen sadece dinliyordu.
Elif’in ağrısı azaldıkça aralarındaki bağ güçlendi.
Çünkü bir omzu ısıtan şey, bazen krem değil, yanındaki insandı.
Gerçek şifa: Anlamak, kabul etmek, birlikte iyileşmek
Bir akşam birlikte yürüyüşe çıktılar.
Rüzgâr hafifti, hava serin.
Elif derin bir nefes aldı.
— “Artık korkmuyorum,” dedi.
— “Neden?”
— “Çünkü artık biliyorum, yel girdiğinde kaçmak değil, hissetmek gerek.”
Mert başını salladı.
— “Ben de öğrendim. Bazen bir ağrı, çözülmesi gereken bir denklem değil, paylaşılması gereken bir hikâyedir.”
İkisi de sustu.
Sessizlikte, birbirlerini iyileştiren o görünmez sıcaklık vardı.
Forum soruları – Şimdi söz sizde
1. Hiç “yel girdi” diye tarif ettiğiniz bir ağrınız oldu mu? Gerçek sebebi neydi sizce — soğuk mu, stres mi, yoksa duygusal bir yük mü?
2. Sizce şifa teknik bir şey midir, yoksa duygusal bir süreç mi?
3. Erkeklerin çözüm odaklı, kadınların sezgisel yaklaşımı sizce birlikte daha mı etkili olur?
4. Hayatınızda “içinize işleyen” bir rüzgâr oldu mu? Onu nasıl atlattınız?
5. Sizce her ağrı bir mesaj mıdır?
Son söz: Yel geçer, insan kalır
“Yel girdi nasıl geçer?” sorusunun cevabı belki sıcak havlu, belki merhem, belki de sadece bir sarılıştır.
Ama her ne olursa olsun, önemli olan ağrının ne söylediğini duymaktır.
Elif’in omzundaki ağrı geçti ama hayatına yeni bir farkındalık kaldı:
Her üşüyen kas, biraz ihmalin; her sızlayan eklem, biraz özlemin işaretidir.
Ve bazen, en iyi tedavi bir bakış, bir sessizlik, bir sevgi dokunuşudur.
Yel geçer forumdaşlar,
ama sevgiyle ısıtılmış bir kalp kolay kolay üşümez.